Demokrasilerin çalışma ilkesi şudur: Seçimlerde fazla oyu alan kişi/parti iktidara gelir, gelemeyenlerse bu durumu kabul eder, rıza gösterir. Gezi direnişinin yanılmıyorsam 14. gününe girdiğimiz şu anda, RTE'nin dediğim dedik öttürdüğüm düdük şeklinde tanımlanabilecek tutumundan ötürü işte bu demokratik işleyiş artık yara almıştır.
Seçimi kaybeden %50 (rakamın doğru olduğunu varsayıyoruz), kazananların kendilerini yönetmesine rıza göstermemektedir ve korkarım bu oranlar değişse de, lehte ya da aleyhte hiç farketmez, bundan sonra göstermeyecektir. Zaten RTE de (ki direnişçilerce artık Rejop Tazyik Gazdoğan diye anılmaktadır) bu ülkenin tamamının değil bir kısmının başbakanı olduğunu yapmış olduğu talihsiz ve en hafif deyişle basiretsiz açıklamalarla teyit etmiştir. Maalesef bunun sonu ya dostça ayrılık, ya da iç çatışmadır.
Peki bundan kaçınılabilir mi? Bir ihtimal. RTE bundan böyle siyasi literatürdeki patlak lastiktir. Gerek iç gerek dış itibarı (genel kabul gören tabir seçilmiş diktatör gibi gözlemlenmektedir) ciddi erozyona uğramıştır ve bu aşınma kendisinin köpürmüş ayran kıvamındaki eylem ve beyanlarıyla artarak devam edecektir. Arabayı patlak lastikle sevk ve idare etmek zordur. Bunu hasbelkader başarsanız bile eski hızınıza ulaşmak artık hayaldir ve gerçekçi olalım, muhtemelen macera kötü bir kazayla sonuçlanır. Dolayısıyla, AKP yönetiminin basiretli ve cesur davranarak, fazla gecikmeden bu patlak lastiği değiştirmesi, ülkedeki tansiyonu biraz düşürebilir ve demokratik işleyiş ilkesini yeniden hayata geçirebilir, ki "Erdoğan'ı yedirtmeyiz" ifadesi, bunu söyleyen kişinin de aynı fikirde, yani halk muhalefetinin AKP'den ziyade Erdoğan'a yönelik olduğunu gösteren bilinçaltının yüzeye çıkmasından başka bir şey değildir. Tek umut budur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder