Totaliter devletler sanatçının tehlikesinin farkındadır. Çok doğru olarak, yanlış nedenlerle de olsa, tüm sanatın propaganda olduğunu bilirler ve onların sistemini benimsemeyen sanat onlara karşıdır. Adeta içgüdüsel olarak sanatçının zararsız bir kaçık olmadığını, ilgisizliğin ardına saklanarak yeni bir gerçek yarattığını ve ifşa ettiğini sezerler. Dolayısıyla özgürleşmiş sanatçı, eğer mitolojideki Orpheus gibi paramparça olmak istemiyorsa, karşı-oyunu oynamayı becerebilmeli, icraatını Taoizm'in ve Zen'in Judo'su gibi gizleyebilmelidir. Herkes için herşey olabilmelidir, çünkü Zen'in tarihine bakan herkes, her disiplinin özgürleştirmek için kullanılabileceğini görür - ister çömlek yapma, ister bahçe tasarımı ya da çiçek aranjmanı, ev inşaatı, çay servisi ve hatta kılıç kullanma gibi; kişi kendisini psikoterapist veya guru diyerek yüceltmemelidir. O, her ne yapıyorsa onun sanatçısıdır, sadece güzel yapma anlamında değil de sanki bir müzik aleti çalarmışçasına. Cazın lingosuyla söylersek, sahneyi sanatçı yapar, ne yaparsa onu dans eder. Ayakkabı boyacısının fırçası gibi salınır.
-- Alan Watts, Psikoterapinin Doğusu Batısı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder