Sol eğilimli iktisatçılarla filozoflar batı toplumları
için burjuva demokrasisi tanımını kullanır. Bunun sebebi maddi gücün ülke
yönetimine "bir insan bir oy" ilkesinin aksine, paranın kaldıraç
etkisinin yardımıyla daha fazla müdahale edilmesine olanak sağlamasıdır. Ne
kadar zenginseniz, istediğiniz siyaseti dayatma olasılığınız o kadar artar.
Çobanın oyuyla banka müdürünün oyu görünüşte eşit olsa bile, pratikte
ikincisinin dediği daha sık olur. Reklamcılar ve medya, de facto, yani fiilî
oyu bir'den büyük bireylerden oluşan bu kitleye AB grubu adını verir.
Hemen hemen Batı'daki burjuva demokrasilerinin tümünde gerek hükümetler,
gerekse kamu kurum ve kuruluşlarıyla özel şirketler politikalarını ve
ürünlerini AB grubuna göre ayarlar veya mış gibi yapar, en azından onları
küstürmemeye ya da kızdırmamaya özen gösterir. Kadın ve eşcinsel hakları, çevre
ve doğaya dost olmak/görünmek, hayvanlara karşı duyarlılık vb konularda bu
kesimin terbiye gücü tartışılmazdır. Ters bir kampanya, yanlış bir söz
şirketleri zarara sokar, politikacıları koltuğundan eder.
Türk AB grubu bu tanıma uymayan istisnalardan biridir ve belki de tektir. Ne
merkezi ve/veya yerel yönetimlerde ağırlığı vardır, ne de ticari şirketlere
karşı yaptırım uygulayabilme gücü. Hergün sevmediği, benimsemediği uygulamalara
boyun eğer ve basit bir boykot aracından bile yoksundur; kazıklanır, horlanır
ve fakat kaale alınmaz.
Parasıyla rezil olma geleneğini ısrarla sürdürmesini sağlayan yegâne özelliği
ehli keyif olması, rahatından ödün vermeyi asla istememesinden kaynaklanır. Bu
minik fedakârlığı yapamaz. Bankaların haksız masraflarından şikâyet eder, ama
bir günlük kredi kartı boykotuna katılmak bile zor gelir ona. Yağmalanan hazine
arazilerine yasadışı dikilmiş binalarda kiracı olarak oturur. Başkalarının kaçak
kullandığı elektrik parasını o öder. Güya vasfını kaybetmiş orman arazilerine
kondurulmuş, şehrin dokusunu katleden rezidans ve kıyıları kirleten yazlıklara
tonla para ödemek için kuyruğa girer. Eğitim Bakanlığı bakan ve personelini
defetmeyi beceremediğinden, çoçuklarını özel okullarda okutmak için kürekle
altın saçar. Verebildiği tek tepki, bir paralık içkiye, ki onun da yeni millî
içeçeğimiz ayranın keşfiyle ne kadar devam edeceği pek şüphelidir, vergileriyle
birlikte on para ödeyerek sofra başında ve meyhane köşelerinde sızlanmaktır.
Bununla da kalmaz, az da olsa, karınca kararınca bir iki şeyi protesto edenleri
desteklemek ve azıcık sıkıntıya katlanmak yerine, trafiği tıkadıkları için
onlardan şikâyetçi olur. Türk AB grubu dünyanın en zavallı AB grubudur. Bu
nedenle "Türkiye'de demokrasi var mı?" sorusu absürd bir sorudur,
zira burjuvalığı bile beceremeyen yerlerde ancak ileri demokrasi mevcut
olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder