Yaşıyorlar, aramızdalar. Bizim gibiler; evleniyor, çoluk çocuk sahibi oluyor, rüşvet alıp veriyor, hayır hasenat yapıyor, günah işliyorlar. Yine de gizlenmek için bütün çabalarına rağmen tanımak çok kolay onları:
- Ciltleri kösele gibi, zımpara kağıdından hallice. Kızarmıyor, çürümüyor.
- Potansiyel yemeklerine hitap ederken gereksiz yere yüksek, yamyam arkadaşlarıyla konuşurken kısık çıkıyor sesleri.
- Asalak olduklarının, ancak başkalarının etiyle yaşamlarını sürdürebileceklerinin farkındalar, bunu yapmaya yeteneklerinin olmadığının da. Bunun için gözleri kapalı destekliyorlar birbirlerini.
Ve çırpınıyor insancıklar, iştahları bir türlü dinmeyen yamyamların midelerine olan tek yönlü yolculuğa çıkmamak için.
Ve haykırıyor Hırsız Katil Yalancı:
Bennn...
Benimmm...
Sen kim oluyorsun?
Haddini bil.
Sinirleri bozuk. Kaç gündür aç; bir rahat vermediler ki iki karaciğerle üç böbrek götürsün. Midesi gurulduyor, ağzı kokuyor. Açlıktan başı dönüyor.
Ve evrimin tunç kuralı işliyor, işleyecek. Hemcinslerini yiyen yamyamların soyu tükenecek, tarihe karışacak. Ardından tarlalar sürülecek, hayvanlar güdülecek, demir işlenecek, uzaktaki fabrikaların bacasıysa püfür püfür. Alın teri damlayacak biraz eğilince öne. Fırından gelmiş sıcacık ekmek bölünecek, soğan kırılacak ve başlayacak emekçilerin şöleni.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder